Google
Image Hosted by Resim-Yukle.com ***** BU SİTEYİ ANA SAYFAM YAP *****
   
  Siteme Hoşgelidiniz
  UYAN TÜRKiYEM UYAN 2
 

Satışlarda Dikkat Çekenler                                                  

         Sayıca en fazla satış Yunan uyruklulara, yüzölçümü olarak da Suriye uyruklulara yapılmıştır

         Ülkemizde yabancılara ait toplam alan 269.296 dönüm olup, bu alanın 241.451 dönümü Suriye uyruklulara aittir.

         Suriye uyrukluların gayrimenküllerinde ağırlık Hatay ve Kilis illerindedir.

         Yunan Uyrukluların aldıkları gayrımenkullerin %90’ı İstanbul, İzmir ve Bursa illerindedir.

 

Hedefteki Ülke: Türkiye 
Emperyalizm’in hedefi, sevri hortlatmak, Türkiye’yi bölmektir.

         Büyük Orta Doğu Projesi,

         Büyük kürdistan hayali,

         Büyük İsrail (Arz-ı Mevud)

         Megolo idea

         Yeşil Kuşak Projesi

         Mozaik saçmalığı

 Bu oyunun çeşitli isimlerle piyasaya sürülen değişik versiyonlarıdır 
 Suriye Devletince hazırlanan pek çok haritada Hatay’ın Suriye Sınırları içerisinde gösterilmesi ve Hatay’da Suriyelilerin yoğun biçimde toprak sahibi olması bir tesadüf mü?

 Bir iddia ? 
20 Ekim 1921 tarihinde Fransa ile yapılan Ankara Anlaşması’nın ve 23 Temmuz 1930 tarihinde imzalanan Hatay Antlaşması’nın gizli maddeleri bulunuyor!

Bu gizli maddelere göre 99 yıl sonunda; yani 2039’da Hatay’da yeni bir plebisit (halkoylaması-referandum) yapılacak!
 

Megalo İdea peşindeki Yunanistan  

Eski Bizans topraklarına sahip olmak yani megalo idea Yunan ulusunun milli ülküsüdür.

Yunanistan fırsat buldukça topraklarını genişletmektedir.

Çok yakın bir zamanda Yunan Başpiskoposu Hristodulos:Bir gün mutlaka, Yunan halkı Küçük Asya’ya geri dönecektir” diye demeç vermekten çekinmemiştir  

Bir başka tesadüf (?)  

Ekümenlik peşindeki patrikhane, azınlık vakıflarının mal edinmesine imkan veren düzenlemeler, ruhban okulunun açılması çabaları, Fener’i yeni bir Vatikan yapma arzularının göstergeleridir

Sormadan geçemiyoruz, Yunan uyrukluların İstanbul’dan gayrimenkul almaları tesadüf mü? Yoksa Fener devletinin temelleri mi atılıyor?  

Vatan Türk’ün herşeyidir...  

Vatan, Türk’ün yaşama gayesidir. Türk için vatan kuru toprak, toprak da herhangir meta değildir. Türk Tarihi vatan ve toprağın kutsallığına ilişkin destanlarla doludur.

En güzel şiirler vatan için yazılmıştır.  

İşte destanlaşan tarihten birkaç yaprak:

"Evdeşimi, atımı verdim, çünkü benimdir!"
"Toprak verilemez, çünkü devletindir!"

 

Hunlar zor durumda kalmışlar ve Çinlilerden barış istemişlerdi. Çinliler barış için Mete'nin sevdiği atını istediler, hemen verdi. Ama Cin hükümdarı bununla yetinmedi, başka şeyler de istedi. Mete kendine ait nesi varsa hepsini birer birer veriyordu. Sonra Çinliler sınırda küçük bir arazi istediler. Burası hiçbir ise yaramayan kurak, kumlu bir topraktı. Ama Mete buna çok sinirlendi ve şöyle dedi: 
 "Benden ne istedinizse verdim, çünkü onlar benim malımdı. Ama bu toprak benim değil, milletimindir. O toprağı korumak için savaşır, canımı veririm."

 Allah’ın gazabına uğrasınlar

İstanbul’un Türkler tarafından alınacağını önceden bilen Bizanslı bilgeye Fatih Sultan Mehmet  “İstanbul bizim elimizden çıkacak mı?” diye sorar. Bilge, “Sizin aranızda fesat artar, şahsi menfaat ön plana çıkar, emlakını yabancılara satanlar çoğalır ve yabancılardan medet umanlar artar ise o zaman İstanbul elinizden çıkar” cevabını verdi.

Bu cevap üzerine Fatih Sultan Mehmet ellerini kaldırıp şöyle der: “Dilerim Allah’tan ki, bunları yapanlar Allah’ın gazabına uğrasınlar” 
 

Sultan  Abdülaziz’le  birlikte Paris’te  bulunan  Keçecizade Fuat   Paşa’ya  III.Napolyon,

Girit’i  kaça  verirsiniz? Diye sordu.

Fuat  Paşa’nın cevabı kısa ve netdi: 

 Aldığımız Fiyata
 
 Herzl’in Teklifi
  

Siyonizmin Kurucusu Theodor Herzl, 19 Mayıs 1901 tarihinde Sultan Abdülhamit'le yaptığı görüşmede, "Avrupa Borsasını ellerinde tutan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün borçlarını ödemesi karşılığında Filistin topraklarının onlara verilmesini" içeren gizli bir teklifte bulundu.

 Abdülhamit’in Cevabı

Bu teklif Abdülhamit tarafından "Vatanın bir karış toprağı bile satılık değildir" cevabıyla geri çevrildi ve Duhuliye Nizamnameleri ile Yahudilere toprak satışı yasaklandı

 

   Filistin Osmanlın elinden çıktıktan sonra, yerli ahali paranın cazibesine kapılıp topraklarını satınca o topraklarda İsrail devleti kuruldu.

 

Atatürk Diyor ki;

Millî müdafaamızı; düşmanların bayrakları, babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terkedemeyiz. İstanbul mabedleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Kendi hükûmetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti bahasına nail olacağımız huzur ve mutluluktan bin kere üstündür.
 

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

 

Atatürk diyor ki:

Mazinin kararsız, çürümüş zihniyeti ölmüştür. Bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti hakkını, haysiyetini, şerefini tanıtmağa kadirdir. Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar. Haysiyetinin bir zerresine, vatanın bir avuç toprağına vuku bulacak tecavüzün bütün mevcudiyetine vurulmuş darbe olacağını artık Türk milletinin farketmediğini sanmak hatadır.
 

Çok vahim sonuçlar doğuracak olan bu düzenlemeye derhal son verilmelidir...

Bu konuda “Ne Mutlu Türk’üm” diyen herkesi göreve davet ediyoruz.

Mayınların temizlenmesi karşılığı 49 yıllığına İsrail’e verilmek istenen sınır arazisi, Türkiye’nin kaderini değiştirecek 

 

BEDAVA VERECEKLERDİ
SURİYE ve Irak sınırındaki mayınlı arzilerin temizlenmesi için Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün “40-50 milyon dolarlık bütçe, mayınların yer değiştirmesi yüzünden 500 milyon dolara çıktı. Bu kadar paramız yok” demesi vatandaşları ayağa kaldırmıştı. Yapılan araştırmalarda, sınırdaki arazilerin mayınları temizleme karşılığı 49 yıllığına İsrailli firmalara devredilmek istendiği ortaya çıktı.

 

Şimdi petrol fışkırıyor
ANCAK mayınlı arazilerin temizlenmesini beklemeyen Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, sınırın hemen yanında sondaj çalışmaları başlattı. Batı Kozluca’da açılan 3 kuyuda da bin 300 metreye inildiğinde, 12-13 gravite kalitesinde petrol fışkırmaya başladı. TPOA bölgede 10 kuyu daha açmak hazırlıkları yaparken, Türk’ün malını yutmaya hazırlanan  İsrail’in hevesi kursağında kaldı.  


Mayınlı arazide petrol
AKP iktidarının 49 yıllığına İsrail’e vermek istediği mayınlı araziden ‘siyah altın’ çıktı. TPAO, Suriye sınırında açılan 3 kuyuda petrol bulunduğunu açıkladı 

İsrail’e verilmek istendiği için tartışmalara yolaçan mayınlı arazide ilginç bir gelişme yaşandı. Bu arazilerdeki toprağın altının zengin petrol yatakları olduğu ortaya çıktı. Suriye ve Mardin’deki mayınlı arazilerin yakınlarında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nca yapılan çalışmalar olumlu sonuçlar verdi. Her iki ildeki mayınlı arazilerde de petrole rastlandı.  

TPAO açıkladı
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Suriye sınırında açılan 3 kuyuda petrol bulunduğunu bildirdi. Geçen yılın Aralık ayında Suriye sınırında petrol arama çalışması başlatan TPAO, Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde açtığı 5 kuyudan 3’ünde petrol buldu. TPAO Batman Bölge Müdürü Bayram Kara, 2005 yılının Aralık ayında Suriye sınırındaki mayınlı alanın yanında petrol arama çalışması başlattıklarını belirterek, Çamurlu ve Sınırtepe’de birer, Batı Kozluca’da ise 3 kuyuda sondaj çalışması başlattıklarını söyledi. Batı Kozluca’daki sondaj çalışmalarında 3 kuyuda da 12-13 gravite kalitede petrol bulduklarını ifade eden Kara, şöyle dedi:  

12-13 gravite
“Petrol fiyatlarının yüksekliği ve zaman kaybı nedeniyle mayınlı arazilerin temizlenmesini beklemeden petrol arama çalışmalarına başladık. O alana uygun kulelerle sondaj çalışmalarını sürdürüyoruz. Batı Kozluca’daki 3 kuyuda bin 300 metrede petrol bulduk. Bu 3 kuyumuzda da üretime başladık. Çıkarılan petrolün kalitesi 12-13 gravitededir. Rezerv, yapılacak incelemelerin ardından belirlenecek. Zaten Suriye’nin de sınırımıza yakın noktalarında çıkardığı petrolün gravitesi aynıdır. Çamurlu ve Sınırtepe’deki kuyularda çalışmalar sürüyor. Bu 3 bölgede toplam 10 kuyu açacağız.”  

Çalışmalar sürecek
Bölge Müdürü Kara, sınırdaki mayınların temizlenmesinin ardından büyük kulelerle petrol aramasına başlayacaklarını ve çalışmaların bu 3 bölgeyle sınırlı kalmayacağını da belirterek, “Biz sınıra yakın kesimlerde zaten petrol üretimi yapıyorduk. Ama bu kez mayınlı arazilerin hemen yanında üretime başladık. Mayınların temizlenmesinin ardından başka bölgelerde de petrol arayacağız” dedi.  

Cudi Dağı’nda sismik arama
TPAO Batman Bölge Müdürü Bayram Kara, kış mevsiminin sona ermesinin ardından  faaliyetlerinde hızlanma yaşandığını belirterek, şunları söyledi: “Ağır kış şartları nedeniyle sismik arama çalışmalarımıza ara vermiştik. Bu çalışmalara yeniden başlıyoruz. Chevron şirketi ile Cudi Dağı’nda sismik arama çalışmalarına Mayıs ayında başlayacağız. Siirt’in Pervari İlçesi’ndeki Okçular kuyusunda sondaj çalışmaları sürüyor. Şu anda 2 bin metreye indik. Bu kuyuda 5 bin metreye kadar ineceğiz. TPAO Batman Bölge Müdürlüğü olarak günlük 20 bin varil petrol üretiyoruz

PARANIN YABANCI DAMATLARI” RAPORU                                            

YABANCI BANKALAR ULUSAL BANKALARI BİRER BİRER KAPIYOR… BANKACILIK SEKTÖRÜNDEKİ YABANCI PAYI YÜZDE 28.3’E ÇIKTI.

VİTRİNDEKİ BANKALARIN DA SATILMASI HALİNDE SEKTÖRDEKİ YABANCI PAYININ YÜZDE 50’Yİ BULACAĞI HESAPLANIYOR.

YABANCI BANKALARIN 2004’TE 241 TRİLYON LİRA OLAN KARI 2005 YILINDA İKİYE KATLANARAK 510 TRİLYON LİRAYA ÇIKTI.

AYGÜN: “YAKINDA ADINDA TC OLAN, TÜRKÇE İSİMLİ BANKA KALMAYACAK

Türkiye’de bankacılık sektörü yabancıların eline geçiyor. 13 yabancı bankanın faaliyet gösterdiği Türkiye’de, sektördeki yabancı payı, Şubat 2006 itibariyle 28.3’e çıktı.

Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) “Paranın Yabancı Damatları” raporuna göre, vitrindeki bankaların satılması ile birlikte bankacılık sektöründeki yabancı payının, borsada satın aldıkları hisselerle birlikte, yüzde 50’yi bulacağı hesaplanıyor. Sermaye Piyasası Kurulu ise “Önlem alınmazsa yabancı payı yüzde 90’a çıkar” uyarısında bulunuyor.

Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bankalar şunlar: ABN Amro Bank (Hollanda), Banca Di Roma, Bank Mellat, Habib Bank, JP Morgan Chase, Societe Generale, WestLB AG, Arap-Türk Bankası, Bank Europa, Citibank, Deutsche Bank, HSCB, Fortis Bank ve Calyon Bank…

2005’TE YABANCI İLGİSİ ARTTI

Yabancı bankaların, Türk bankalarına ilgisi 2005 yılında arttı. Fransız BNP Paribas, TEB Mali Yatırımlar'ın yüzde 42 hissesini 182 milyon dolara satın alırken Dışbank'ın yüzde 89.3'ü Fortis’e satıldı. Yapı Kredi Bankası’nın yüzde 57.4'ü UniCredito-Koç ortaklığı olan Koç Finansal Hizmetler'e devredildi.

Doğuş Holding, Garanti Bankası'nın yüzde 25.5 hissesini ve 182 adet kurucu payını toplam 1 milyar 805 milyon 500 bin dolara General Electric Capital Corporation'a sattı. Son olarak Finansbank’ın yüzde 46’sı 2.760 milyon dolara Yunanlılar’a devredildi.

VİTRİNDEKİ BANKALAR

Yabancılarla görüşen veya hisse satışına açık olduğunu duyuran “vitrindeki bankalar”ın son durumu ise şöyle:

Türkiye’nin en büyük ve en köklü özel sektör bankalarından biri olan Akbank, çoğunluk hisseleri elinde kalmak kaydıyla yabancı sermaye ortaklığına göz kırpıyor. Akbank’ın talipleri arasında HSBC ve Citibank’ın adı geçiyor.

Denizbank’ın talipleri arasında ise Societe Generale, İntesa, Dexia Bank ve Standart Bank’ın adı geçiyor. Yüzde 52 hissesi için ortak arayan Şekerbank’la EFG Eurobank, Standart Bank, Banca IMI, Societe Generale, Banque Populaire, Atlantique ve Dubai Şeyhi El Maktum ilgileniyor. Stratejik ortaklığa açık olduğunu ancak çoğunluk hisselerini elinde tutacağını açıklayan Oyakbank’ın taliplileri ise Societe Generale ve Dexia Bank… Tekfenbank ve Alternatifbank’ın Alpha Bank ile temasları sürüyor.

TMSF’nin (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) elinde bulunan ve yakında ihale ile satılacak olan Adabank’a Arap sermayeli bankalar ilgi duyuyor. Tekstilbank’ın satış görüşmeleri de devam ediyor.

ESNAF VE ÇİFTÇİNİN GELECEĞİ YABANCIYA BIRAKILACAK

Vitrindeki özel bankaların yanısıra Halkbank ve Ziraat Bankası gibi esnafa ve çiftçiye ucuz kaynak sağlayan ve ülkenin gelişimi için son derece önemli işlevler üstlenen kamu bankaları da satılırsa, yabancı bankaların Türk finans sistemi içindeki payı yüzde 70’leri bulacak.

Bu bankaların satılmasıyla birlikte milyonlarca esnaf, tüccar ve çiftçinin geleceği yabancıların iki dudağı arasında olacak.

2005’TE YABANCILARIN KARI İKİYE KATLANDI

2005 yılı yabancı bankalar için kar patlamasının yaşandığı bir yıl oldu. Merkez Bankası’nın 2005 yılı raporuna göre yabancı bankalar geçen yıl sektörün en karlı banka grubu oldu. Yabancı bankaların 2004 yılında 241 milyon YTL olan karı 2005 yılında yüzde 111.6’lık bir artışla 510 milyon YTL’ye fırladı. Aralık 2005’te yabancı bankaların mevduatlarında da bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 97 artış oldu.

KÜÇÜK İŞLETMELERE KREDİ VERMİYORLAR

ATO raporunda yabancı bankaların olumsuz etkileri şöyle sıralanıyor:

Sermaye kaçışına sebep oluyorlar.

Kar transferi gibi nedenlerle dış açığı artırıyorlar.

Mali göstergeleri iyi olan müşterileri seçiyorlar ve küçük işletmelere kredi açmakta isteksiz davranıyorlar.

Kriz dönemlerinde faaliyetlerini durdurup ülkeyi terkediyorlar.

Yerli bankaların kredi kaliteleri bozuluyor.

Yabancı bankalar gelişmiş ürün ve hizmet yelpazesiyle yerel piyasanın en kârlı alanlarına girerken ulusal bankalar daha çok riskli sektörlerle çalışıyor.

Yerel piyasaya bağlılık hissetmiyorlar.

Sınır ötesi finansal işlemler karmaşık hale geliyor ve uluslararası bankaların denetimi güçleşiyor.

Yerli bankalar üzerinde rekabet baskısı yaratıyorlar. Yerli bankaların rekabet maliyetleri artıyor.

Bir uyum sağlama maliyeti ortaya çıkmasına yol açıyorlar.

Yabancı bankalar devletin taleplerine karşı daha az esnek davrandığı için devletin kontrolü azalıyor.

GELİŞMİŞ AB ÜLKELERİNDE YABANCI PAYI DÜŞÜK

Avrupa Birliği’nin “gelişmekte olan” ülkelerinde yabancı bankaların sektör içerisindeki payı oldukça yüksek… Örneğin Slovenya’da yüzde 19.1, Letonya’da yüzde 48, Macaristan’da yüzde 62.5, Polonya’da yüzde 67.3, Malta’da yüzde 71.8, Litvanya’da yüzde 92.3, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 96.2, Slovakya’da yüzde 92.9, Estonya’da yüzde 98.5…

IMF’nin patronu ve lokomotifi konumundaki “gelişmiş AB ülkeleri”nde ise yabancı bankaların sektördeki payı, gelişmekte olan ülkelere göre düşük… IMF eliyle Türk bankacılık sektörünün yabancı sermayeye açılması yönünde politikalar empoze eden AB ülkelerinde, bankacılık sektörü içindeki yabancı payları şöyle:

Avusturya ve Yunanistan yüzde 20, Fransa yüzde 19, Danimarka yüzde 17, Hollanda yüzde 11, İspanya yüzde 10, İtalya yüzde 8 ve Almanya yüzde 5…

IMF’nin en büyük patronu ABD’de de bankacılık sektöründeki yabancı payı 2004 verilerine göre toplam varlıklarda yüzde 19.7, toplam kredilerde yüzde 11.4, toplam mevduatta yüzde 16.3…

2004 verilerine göre gelişmekte olan piyasalarda bankacılık sektöründeki yabancı payı şöyle: Brezilya’da yabancı payı yüzde 27, Venezuella’da yüzde 34, Şili’de yüzde 42, Peru’da yüzde 46, Arjantin’de yüzde 48, Meksika’da yüzde 82… Bu ülkelerden çoğunun IMF politikaları uygulamış ülkeler olmaları da dikkati çekiyor.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE İPLER YABANCI ELLERDE

Ulusal bankalardaki yabancı payı yüzde 50’nin üzerine çıktıkça, sektördeki “yabancı kontrolü” de artıyor.

2002 rakamlarıyla yabancı kontrolü gelişmiş ülkeler olan ABD’de yüzde 19, Avustralya’da yüzde 17, İsviçre’de yüzde 10.7, Japonya’da yüzde 6.7, İtalya’da yüzde 5.7, Kanada’da yüzde 4.8, Almanya’da yüzde 4.3 ve Hollanda’da yüzde 2.2…

Gelişmekte olan ülkelerde yabancı kontrolü ise şöyle: Çek Cumhuriyeti yüzde 90, Macaristan yüzde 88.8, Polonya yüzde 68.7, Arjantin yüzde 31.8, Brezilya yüzde 29.9, Kolombiya yüzde 21.5, Meksika yüzde 82.7, Peru yüzde 42.5, Şili yüzde 46.8, Venezüella yüzde 43.2, Güney Kore yüzde 29.5, Malezya yüzde 19, Tayland yüzde 6.8…

AB’nin eski üyelerinden Almanya’da yabancı kontrolü yüzde 4.3, Danimarka’da yüzde 0, Finlandiya’da yüzde 6.2, Hollanda’da yüzde 2.2, İtalya’da yüzde 5.7, İspanya’da yüzde 8.5, Portekiz’de yüzde 17.7, Yunanistan’da yüzde 10.8… AB ortalaması ise yüzde 20…

AB’nin yeni üyeleri ve Türkiye dışındaki aday ülkelerde ise yabancı kontrolü ortalaması yüzde 66… Ülkelere göre oranlar şöyle: Bulgaristan yüzde 74.6, Çek Cumhuriyeti yüzde 90, Estonya yüzde 98.9, Kıbrıs Rum Kesimi yüzde 12.7, Letonya yüzde 65.2, Litvanya yüzde 78.2, Macaristan yüzde 88.8, Malta yüzde 60, Polonya yüzde 68.7, Romanya yüzde 47.3, Slovakya yüzde 85.5, Slovenya yüzde 20.6… Aritmetik ortalama yüzde 66

AYGÜN: YAKINDA ADINDA TC OLAN BANKA KALMAYACAK

ATO Başkanı Sinan Aygün, yabancı bankaların ulusal bankaları satın almasının endişe verici olduğunu belirterek, “Yabancılar, ulusal bankalarımızı birer birer satın alıyor. Yakında adında TC olan, Türkçe isimli banka kalmayacak” dedi.

Yabancı bankaların sektördeki ağırlığı arttıkça ulusal bankaların güç kaybettiğini belirten Aygün, “Türkiye’de bulunan bazı yabancı bankalar kendi ülkelerindeki aktif büyüklükleri Türk bankacılık sektöründen daha büyük… Ulusal bankalarımızın bu bankalarla rekabet etmesi mümkün değil” diye konuştu.

Ulusal bankaları ele geçirmek isteyen yabancılara uygun zemini IMF’nin hazırladığını öne süren Aygün, “IMF programları bankacılık ve finans kesimini çökertiyor. Türkiye’de bankaların çoğu IMF’nin ısrarla dayattığı kur garantisine güvenerek aldıkları devlet tahvilleri sonucu battı. Finans kesimi IMF politikaları yüzünden zayıfladı. 1999 yılında 81 olan banka sayısı 2005’te 47’ye düştü” dedi.

IMF’nin program uyguladığı tüm ülkelerde bankacılık sisteminin çöktüğünü anlatan Aygün, Endonezya ve Meksika örneğini verdi. Aygün, şunları söyledi:

Meksika, ekonomik kriz sonrasında için sektöre yabancı sermaye girişini önleyen düzenlemeleri kaldırdı. Yabancı bankalar ilk aşamada az şubeli bankacılık yoluyla Meksika'ya girdi. Bazı yabancı sermaye grupları ise ulusal sermayeli bankaların hisselerini aldı. Son aşamada, yeniden sermayelendirmeye tabi tutulan bankaları satın aldılar. Meksika'da bankacılık sektöründeki yabancı payı yüzde 82’yi buldu. Aynı planın uygulandığı Endonezya’da ulusal sermayeli banka sayısı 68’den 4’e indi. IMF, patronu konumunda olan ülkelerin çıkarlarını koruyor. Gelişmiş AB ülkelerinde bankacılık sektöründe yabancı payı düşük… Madem bankaların yabancıların eline geçmesi bu kadar iyi, neden AB’de yabancı payı az?”

Asya ülkelerinde imalat sanayi gibi teknoloji transferi yapılan sektörlere giriş özendirilirken bankacılık sektörünün kısmi olarak yabancı sermaye açıldığını anlatan Aygün, “Türkiye’nin bu konuda acilen bir ulusal politika oluşturması ve önlemler alması gerekiyor. Aksi halde yerli bankaların payı yüzde 10’lara düşer” diye konuştu.   

Yunanistan’dan Türkiye’ye çifte operasyon mu?                                      

Yakın zamanlarda Yunan Milli Bankası (Ethniki Trapeza this Elladas)’nın Finansbank’ı almasıyla ilgili olarak Yunan basınında çıkan haber ve yorumları bu sütuna taşıyarak değerlendirmiştik. Özetle tekrar etmek gerekirse, devletin kontrolünde bulunan Yunan Milli Bankası, değerinin yaklaşık üç katı fiyat vererek Türkiye’deki Finansbank’ın % 46’lık hisselerini almıştı. Yunan basınında çıkan haberlere göre, bankanın sahibi ile Yunan bankası arasında yapılan bir gizli anlaşma ile Yunan tarafının yüzde ellinin üzerinde hisse sahibi olması öngörülmüş. Yunan basını bu banka alma olayının tam manasıyla bir devlet operasyonu olduğunu ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Başbakan Karamanlis bizzat işin içinde. Bu arada Türkiye’de ve Yunanistan’da eş zamanlı olarak yapılan bir kamuoyu sonuçları ilginç bilgiler veriyordu. Buna göre, Yunan vatandaşları kendi şirketlerinin Türkiye’de banka almasını ve başka alanlarda para kazanmasını çok olumlu buluyorlarmış; ama Türklerin Yunanistan’da bırakın banka almasını market açmasını dahi istemiyorlarmış. Eğer market alırlarsa ’Türklerden peynir bile almayız’ demeye kadar götürüyorlar işi.
Bu sütunda, Yunanistan’ın bu operasyonuna alkış tutan ve Türk halkının karşı çıkmadığını anlatmaya çalışan çevrelerin ayrıntılı eleştirisini yapmıştık. Düşünün, Yunanistan’dan devlet bankası geliyor, Türkiye’den banka alıyor. Bizim müzakere/mütareke basını buna alkış tutuyor. Ama, bu kadar küreselleşme muhabbetine rağmen, bizim taraftan gidip de Yunanistan’dan bir şey alan yok. Bizim Telekom netameli bir Ortadoğu’lu şirkete satılıyor; ama Yunan telekom şirketi devletin kontrolünde. Bu gariplikleri etraflıca ele almıştık.
Ele aldığımız bir başka konu da, Yunanistan’da patlak veren telekulak skandalıydı. Yunanistan’da faaliyet gösteren İngiliz menşeli cep telefonu firması Vodaphone’un Amerika adına başbakan, bakanlar, milletvekilleri, Yunan silahlı kuvvetleri ve pek çok başka birimin telefonlarını yıllardır dinlemekte olduğu ortaya çıktı. Bu İngiliz firması bizden de Telsim’i almıştı. Dolayısıyla orada ortaya çıkan telefon dinleme detaylarının doğrudan Türkiye’ye de etkileri vardı ve olacaktı.
Son zamanlarda gelen haberler, banka alımının ve Vodaphone’un Türkiye’ye geliş şeklinin Yunan devletinin operasyonları olabileceğine işaret ediyor. Nasıl mı? Öncelikle Finansbank’ın satışının Yunan devletinin bir operasyonu olduğu açık. Çünkü alıcı taraf devlet bankası ve bütün işlem Karamanlis’in talimatıyla gerçekleşiyor. Ama Vodaphone işinde de Yunanistan çıkmaya başladı. Şöyle ki, Vodaphone Yunanistan’da devletin açtığı ağır tazminat davası ile uğraşıyor. Ama aynı Vodaphone Türkiye’ye gelirken yanında Yunan ortaklar ve Yu

 
 
  Bugün 30 ziyaretçi (41 klik) kişi burdaydı! # Samanalevi Netkafe # #

Click here to send this site to a friend!

# *

 
 

Myspace Graphics
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol